NÖROLOJİK TEDAVİLER

RANDEVU TALEP FORMU





    Alzheimer Hastalığında Beslenmenin Rolü

    Alzheimer hastalığı, nöro-dejeneratif bir rahatsızlık olup kognitif işlevlerin bozulmasıyla birlikte günlük yaşam aktivitelerini etkileyebilir. Şu ana kadar hastalığın ilerlemesini durduracak veya gelişimini önleyecek kesin bir çözüm bulunmamaktadır. Ancak, bazı veriler vasküler risk faktörleriyle (diyabetes mellitus, koroner arter hastalığı, hipertansiyon, hiperlipidemi, obezite gibi) mücadelenin Alzheimer Hastalığı gelişimini engelleyebileceğini öne sürmektedir. Bu nedenle, beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerinin Alzheimer hastalığının önlenmesinde önemli bir rol oynayabileceği vurgulanmaktadır.

    Geleneksel Akdeniz tipi diyetin kardiyovasküler hastalık riskini, obeziteyi ve ölüm oranlarını azalttığına dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır, ancak Alzheimer Hastalığı üzerindeki etkileri konusunda yeterli kanıt bulunmamaktadır.

    Antioksidanlar, B vitaminleri, polifenoller, poliansature yağ asitleri (örneğin omega-3 yağ asitleri) ve balık, sebze tüketiminin artırılmasının Alzheimer Hastalığı riskini azaltabileceğine dair çalışmalar bulunmaktadır.

    Alzheimer hastalığının ilerleyen evrelerinde malnütrisyon riski artar, bu nedenle hastalıkla mücadele ederken beslenmeye dikkat edilmelidir.

    Alzheimer hastalığında beslenmenin kognitif fonksiyonlar üzerinde olumlu etkileri olduğu gözlemlenmiştir. Özellikle B vitaminleri, kafein, yağ asitleri ve vitamin D’nin kognitif fonksiyonlar üzerinde olumlu etkileri olduğu bulunmuştur.

    Sağlıklı yaşlanma için önerilen yaşam tarzı değişiklikleri Alzheimer Hastalığı için de önemlidir. Bunlar arasında doymuş ve trans yağların azaltılması, sebze ve meyve tüketiminin artırılması, doğal besinlerden vitamin E alımının artırılması, vitamin B12 alımının artırılması, ağır metalleri içeren vitamin komplekslerinden kaçınılması, alüminyum içeren ürünlerin ve ilaçların kullanılmaması ve aerobik egzersiz yapılması bulunmaktadır.

    Migren Hastalarında Beslenme

    Migren, aniden ortaya çıkabilen ve uzun yıllar sürebilen periyodik baş ağrılarıyla karakterize bir rahatsızlıktır. Hem genetik hem de çevresel faktörler migrenin ortaya çıkmasında etkili olabilir.

    Migren atağını tetikleyebilecek faktörler kişiden kişiye değişiklik gösterir.

    Bunlar arasında; güçlü ışık, stres, açlık, parfüm gibi kokular, hava kirliliği, kahve ve çay gibi kafeinli içecekler, menstruasyon dönemi, peynir ve diğer süt ürünleri, kızarmış yiyecekler, sigara dumanı, deniz ürünleri, çikolata, alkol, uyku bozuklukları ve yükseklik değişimleri yer alabilir.

    Migren ataklarını tetikleyen besinlerden kaçınmak, migrenli bireylerin yaşam kalitesini olumlu yönde etkileyebilir. Alkol, tuzlu peynirler, sakatatlar, deniz ürünleri, bazı meyveler, konserve yiyecekler, turunçgiller, baklagiller, kafeinli içecekler ve yağlı yiyecekler gibi besinlerin migren atağını tetikleyebileceği bilinmektedir.

    Sağlıklı ve dengeli beslenme, migren ataklarının etkisini azaltabilir. Migreni kontrol altına almak için haşlanmış yumurta, armut, kivi, elma, sebze çorbası, kereviz, sebze püresi gibi besinler tüketilebilir. Ayrıca, açlık ve kan şekerinin dengelenmesi, yoğun ışık ve yüksek sesten kaçınılması, yeterli sıvı tüketimi sağlanması ve günlük kafein alımına dikkat edilmesi önemlidir.

    Migren ataklarına karşı rahatlatıcı içeceklerin tüketilmesi de faydalı olabilir. Örneğin, ıhlamur, melisa ve ısırgan otu çayları migren ağrısını hafifletebilir.

    Parkinson Hastalarında Beslenme

    Parkinson hastalığı, hareketlerin yavaşlaması, titreme ve kas sertliği gibi belirtilerle karakterize edilen bir nörolojik bozukluktur. Bu hastalık, dopamin adı verilen bir beyin kimyasalının eksikliği sonucunda ortaya çıkar. Parkinson hastalığına sahip bireylerin beslenmesi, semptomların hafifletilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması için büyük önem taşır.

    Protein İhtiyacı ve Kontrolü

    Parkinson hastalarının beslenme sürecinde yeterli miktarda protein alması önemlidir. Protein, kasların güçlenmesine, tamir edilmesine ve dopamin üretimine katkı sağlar. Ancak, fazla protein alımı ilaçların etkisini azaltabilir. Günlük protein alımı 0,75 mg/kg düzeyinde tutulmalı ve gündüz yenilen yemeklerin protein içeriği düşük (7 g protein), akşam yenilen yemeklerin yüksek (geri kalan protein) olmalıdır. Bu nedenle, protein alımı doktorlar tarafından kontrol altında tutulmalıdır.

    Omega-3 Yağ Asitleri ve Anti-Enflamatuar Etkiler

    Omega-3 yağ asitleri, Parkinson hastalarının beslenmesinde önemli bir rol oynar. Beynin sağlıklı işleyişi için gereklidirler ve aynı zamanda anti-enflamatuar özelliklere sahiptirler. Somon, uskumru ve keten tohumu gibi besinler omega-3 bakımından zengindir.

    Lifli Gıdaların Önemi

    Parkinson hastaları için lifli gıdaların tüketimi sindirim sistemini düzenler ve kabızlık sorununu azaltır. Tam tahıl ürünleri, sebzeler ve meyveler lif açısından zengindir.

    Sıvı Alımı ve Önemi

    Parkinson hastalarının sıvı alımına dikkat etmeleri önemlidir. Susuz kalmak ilaçların etkisini azaltabilir ve kabızlık sorununa neden olabilir. Bol su içmek, vücudu nemli tutarak ilaçların düzgün çalışmasını sağlar.

    Antioksidanlar ve B Vitaminleri

    Antioksidanlar, vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerinden korur ve Parkinson hastalığına karşı koruma sağlayabilir. Yeşil yapraklı sebzeler, meyveler ve tam tahıllar gibi besinler antioksidan bakımından zengindir. B vitaminleri de sinir sistemi sağlığı için önemlidir ve balık, tavuk gibi protein kaynakları ile yeşil yapraklı sebzelerden alınabilir. Ancak B6 vitamininden zengin olan kuru baklagiller, patates, ıspanak ve tam tahıllar Levodopa’nın emilimini engellemektedir.

    Kahve Tüketimi ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Kahve içmek, Parkinson hastalığına karşı koruyucu bir faktör olabilir ancak fazla tüketimi yan etkilere neden olabilir. Bu nedenle, kahve tüketimi konusunda dikkatli olunmalıdır.

    Parkinson hastalığıyla mücadelede beslenme, ilaç tedavisi kadar önemlidir. Yeterli protein, omega-3 yağ asitleri, lifli gıdalar, antioksidanlar ve B vitaminlerini içeren dengeli bir beslenme planı semptomların hafifletilmesine ve yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olabilir.

    Uyku Bozukluklarında Beslenme

    Uyku ve Beslenme: Sağlıklı Bir Yaşam İçin İkili Etkileşim

    Uyku, oldukça kompleks bir süreç olup, mekanizması henüz tam olarak çözümlenmemiştir. Uyku süresi, zamanlaması ve yoğunluğunu etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler arasında, nöropeptitler ve beslenme büyük önem taşır. Yapılan çalışmalar, karbonhidratlar, aminoasitler, yağlar ve bazı içeceklerin uyku kalitesini etkilediğini göstermektedir.

    Uyku, genellikle yüzeysel ve derin uyku olmak üzere iki bölümde incelenir. Derin uyku, büyüme hormonunun salgılandığı, vücut metabolizmasının yavaşladığı ve protein sentezinin arttığı bir dönemdir. Derin uyku aynı zamanda vücudun yeni güne hazırlık yaptığı ve yenilendiği bir süreçtir. Kısa süreli ve yetersiz uyku ile ağırlık artışı arasında ilişki bulunmuş, düzensiz uyku saatlerinin ise metabolik açlığı etkilediği gözlemlenmiştir.

    Beslenme ve Uyku Kalitesi

    Beslenme düzeninizi iyileştirerek ve vücudunuzun ihtiyaç duyduğu besin ögelerini sağlayarak uyku kalitenizi artırmanız, sağlığınıza birçok katkıda bulunabilir:

    1. Sağlıklı Uyku, Sağlıklı Yaşam: Kaliteli uyku, metabolizmanızın daha hızlı çalışmasına yardımcı olur ve kilo kontrolüne destek sağlar. Yetersiz uyku, yeme ataklarını tetikleyebilir.
    2. Uyku Süresi Önemlidir: 5 saatten az uyumak, karın içi yağlanmayı artırabilir ve hipertansiyona yol açabilir. Kaliteli 7-8 saatlik uyku ise karın bölgesinde yağlanmayı azaltır ve kan basıncını dengeler.
    3. Ruh Sağlığı ve Uyku: Uykusuzluk, depresyon, anksiyete, öğrenme ve konsantrasyon bozuklukları ile ilişkilidir. İyi bir uyku, ruh sağlığınızı korur.
    4. Bağışıklık Sistemi ve Uyku: Kaliteli uyku, bağışıklık sistemini koruyarak hastalıklara karşı direncinizi artırır.
    5. Kalp ve Solunum Sağlığı: Uyku kalitesine dikkat etmek, kalp ve solunum sistemi sağlığınızı korur.

    Uyku Kalitesini Artırmak İçin Beslenme Değişiklikleri

    1. Sağlıklı Beslenme: Besinlerden alınan aminoasitler, mineraller ve proteinler, kaliteli bir uyku için gereklidir. Doymuş yağ içeriği yüksek ve lif içeriği düşük beslenme şeklinin uyku kalitesini düşürdüğü gözlemlenmiştir. Akdeniz diyeti, hem uyku hem de genel sağlığı korur ve destekler.
    2. Kafein Alımını Dengeleyin: Kafein alımını kontrol altında tutmak, uyku kalitesini iyileştirir ve uykuya geçişi hızlandırır.
    3. Akşam Yemeği ve Sindirim: Yatmaya yakın, ağır ve baharatlı yiyeceklerden kaçının. Hafif bir akşam yemeği sindirimi kolaylaştırır.
    4. Dolu Mide ile Yatmayın: Reflü riskini azaltmak için yatmadan önce ağır yiyeceklerden kaçının.
    5. Uyku Dostu Besinler: Bazı gıdalar, uyku sürecini destekleyebilir. Muz, süt, hindi, kara lahana, nohut, tatlı patates, badem gibi besinler, uyku kalitesini artırmada yardımcı olabilir.
    6. Şeker Alımını Azaltın: Fazla şeker tüketimi, uyku kalitesini olumsuz etkileyebilir. Günlük şeker alımınızı düşük tutun.
    7. Su Tüketimine Dikkat Edin: Yeterli su içmek, uyku kalitesini destekler. Ancak yatmadan hemen önce aşırı su içmekten kaçının.

    Uykuyu Destekleyen Besin Takviyeleri

    Uykuyu düzenlemenin ve kalitesini artırmanın bir yolu da uyku destekleyici besin takviyeleri almaktır. İşte bazı popüler takviyeler ve etkileri:

    1. 5-HTP: Amino asit L-triptofandan türetilen bir bileşik olan 5-HTP, ruh halini iyileştirmek ve iştahı azaltmak için kullanılır. İyi bir gece uykusu için gereken nörotransmitter olan serotoninin öncüsüdür. Çoğu 5-HTP takviyesi, gevşemeye yardımcı glisin, taurin ve inositol gibi ek bileşenler içerir.
    2. Melatonin: Gün ışığı azaldıktan sonra vücutta üretilen melatonin, uyku düzenini düzenlemeye yardımcı olur. Yapılan bir çalışmada, melatonin takviyesinin yaşlı demans hastalarında gece huzursuzluğunu azaltmaya yardımcı olduğu bulunmuştur. Ancak melatonin takviyesinin düzenli kullanımı konusunda uzman tavsiyesi almak önemlidir.
    3. Magnezyum: Normal kas ve sinir fonksiyonunu destekleyen, kalp ritmini düzenleyen ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi için gereken magnezyum, genellikle gözden kaçan bir besin ögesidir. Ayrıca kan şekeri ve kan basıncını düzenler ve nörotransmitter sentezinde rol oynar.
    4. Kenevir: Kenevir, endokannabinoid sistemiyle etkileşime girerek vücudun denge ve stabilitesini destekler. Son yıllarda uyku bozukluğu ve epilepsi tedavisinde tercih edilmektedir. Ancak kenevir takviyesi kullanmadan önce doktora danışılması önemlidir.
    5. Kedi Otu (Valerian): Sinir uyarılarının iletilmesinde görevli olan GABA sentezini etkileyerek uyku artırıcı aktivite gösteren kedi otu, uyku kalitesini artırmaya yardımcı olabilir.
    6. Lavanta Yağı: Yapılan klinik çalışmalar, lavanta yağının rahatlatıcı etkileri olduğunu ve stresi azalttığını göstermektedir. Lavanta yağı, uyku kalitesini artırmak için kullanılabilecek doğal bir takviyedir.

    **Önemli Not:** Bu takviyelerin her birinin etkileri kişiden kişiye değişebilir ve herkes için uygun olmayabilir. Bu nedenle, herhangi bir takviye kullanmadan önce bir uzmana danışmak önemlidir. Uygun dozajlar ve takviyelerin uygunluğu konusunda uzman tavsiyesi almak, sağlıklı bir uyku düzeni için önemlidir.

    Uyku kalitenizi artırmak için beslenme düzeninizi iyileştirmek, yaşam kalitenizi yükseltebilir ve sağlıklı bir yaşam için önemli bir adımdır.

    Fibromiyalji Hastalıklarında Beslenme

    Fibromiyalji, kronik kas ağrıları ve iskelet sistemi hastalığı olarak tanımlanan, nedeni belirlenemeyen bir durumdur. Yakın zamanda, fibromiyaljinin otoimmün bir hastalık olduğu kabul edilmiştir. Bu hastalık, kişinin yaşam konforunu ve uyku kalitesini olumsuz yönde etkiler. Fibromiyaljiye neden olan birçok durum vardır; kaza, ameliyat sonrası travma, romatizmal hastalıklar, genetik yatkınlık, sürekli yoğun stres, yüksek inflamasyon gibi faktörler bunlardan bazılarıdır.

    Fibromiyalji neden olur sorusuna bizim açımızdan cevap, genellikle bağırsak duvarının bozulmasına ve bağırsak sağlığının zarar görmesine bağlı olarak ortaya çıkan ağrıların sonucu olduğu şeklindedir. Bu durum, fibromiyaljinin bir otoimmün hastalık olmasının temelinde yatan sorunun, beslenmeden kaynaklanan sağlıksız bağırsak yapısı ve bozulmuş mikrobiyota olduğunu göstermektedir.

    Hangi Besinler Fibromiyaljiyi Tetikler?

    • Rafine şeker ve rafine şeker içeren tüm besinler, paketli gıdalar
    • Basit karbonhidratlar
    • Tüm pastane ürünleri
    • Fruktoz içeren besinler
    • Aşırı derecede kahve ve çay
    • Süt ve süt ürünleri
    • Yapay tatlandırıcılar ve ürünler
    • Nitrat ve yapay tatlandırıcılar içeren şarküteri ürünleri
    • Monosodyum glutamat içeren fast food ve paketli gıdalar

    Fibromiyalji Tedavisinde Beslenme

    • FODMAP ve Ketojenik Diyet: Bu diyetler, fibromiyalji semptomlarını hafifletebilir.
    • İntermittent Fasting (İF): Oruç planları, kilo verme sürecini hızlandırırken bağırsak sağlığını da destekleyebilir.

    Besin Takviyeleri ve Besinler

    • Fermente Gıdalar: Organik sirke, fermente turşular, kvas, kombucha
    • Zeytinyağı: Soğuk sıkım, erken hasat ve düşük asit oranına sahip zeytinyağı
    • Omega-3 Bakımından Zengin Besinler: Balıklar, zeytin, yumurta, brokoli, yeşil yapraklı sebzeler, ceviz ve fındık (lektininden arındırılmış)
    • Selenyum Açısından Zengin Besinler: Yumurta, tavuk, hindi eti, deniz kabukluları
    • Antioksidan İçeriği Yüksek Besinler: Yeşil sebzeler, mor-meyve ve sebzeler, yabani orman meyveleri, kuşkonmaz
    • Magnezyum Bakımından Zengin Gıdalar: Avokado, bitter çikolata, koyu yeşil yapraklı sebzeler

    Son olarak, fibromiyalji tedavisinde beslenmenin yanı sıra egzersiz ve fiziksel aktivitenin de önemli olduğunu unutmamak gerekir. Günde en az yarım saatlik yürüyüş gibi düzenli egzersizler, iyileşme sürecini destekleyebilir.